Gözyaşınız Yetmez, Vicdanınız Lazım!
Artık ciğerlerimiz yanmasın.
Ağaçlar, kuşlar, kaplumbağalar, orman işçileri, çocukların geleceği... Hepsi yanıyor.
Siz, gözyaşlarınızla yangınları söndürebilir misiniz?
Her Orman Yangınında Aynı Manşet: “Ciğerlerimiz Yanıyor”
Ama her defasında bu cümle daha az yakıyor içimizi.
Çünkü ezberledik.
Çünkü alıştık.
Sanki sadece bir kelime, sadece bir haber başlığı gibi.
Ama değil.
Bu alevler sadece ormanı değil, insanlığımızı da yakıyor.
Ve hâlâ... hâlâ mangal yapanlar var.
Sigarasını izmarit gibi doğaya fırlatanlar var.
“Nasıl olsa bir şey olmaz” diyenler var.
Sahi...
Bıkmadınız mı artık ciğerlerimizin yanmasından?
Yangınları sadece ekrandan izleyip, birkaç gün sonra unutuyorsak,
Bu memlekette sadece ağaçlar değil,
bizim vicdanlarımız da küle dönüyor.
Bu Yangın Yeni Değil, 100 Yıldır Yanıyoruz
İlk orman yangını kaydı 1918’e uzanıyor.
Cumhuriyet döneminde de yangınlar sistemli olarak tutuldu: 1937’den bu yana neredeyse her yıl yüzlerce hektar orman yok oldu.
Ama sanki her yaz bu ilk kez oluyormuş gibi davranıyoruz.
Oysa gerçek değişmiyor:
Aynı acıyı yaşıyoruz ama aynı hataları da yapmaya devam ediyoruz.
Siz Hiç Mangal Ateşinde Elinizi Yaktınız mı?
Küçük bir kıvılcım yeter.
Cam kırığı, güneş ışığı, bir sigara izmariti…
Ve binlerce dönüm orman yok olur.
O ormanın içinden sağ çıkan yok.
Tüyleri kavrulmuş bir serçeyi gördünüz mü hiç?
Kabukları çatlamış kaplumbağaları?
Alevin ortasında çaresizce koşan bir tavşanı?
Siz hiç mangal ateşinde elinizi yaktınız mı?
Bir saniyelik acı dayanılmaz gelir insana.
Ama oradaki canlılar dakikalarca, belki saatlerce yanarak ölüyor.
Sessizce.
Kaçacak yerleri olmadan.
Ve biz sadece izliyoruz.
Can Kaybı Yok mu Dediniz?
Yangın haberlerinde sıkça duyarsınız:
“Neyse ki can kaybı yok.”
Ama bu cümle artık yalan gibi geliyor.
Çünkü orada can var.
Orman işçisi, itfaiyeci, gönüllü, AKUT görevlisi…
Hayatını riske atan, dumana yürüyen, ateşin içine koşan şehitlerimiz var.
Ve onların yanında yanarak can veren binlerce hayvan, milyonlarca canlı…
Kuşlar, keklikler, yılanlar, karıncalar…
Hepsi bu “can” tanımının içinde değil mi?
Neden sadece insan ölünce “can” sayılıyor?
Orman Sadece Ağaç Değildir
Bir orman yalnızca yeşillik değildir.
Orman, bir çocuğun gölgesidir.
Orman, bir kuşun evidir.
Bir tırtılın yolu, bir domuzun barınağıdır.
Bir yaşlının nefesi, bir toplumun geleceğidir.
Ormanı yaktığımızda, sadece ağaçları değil;
geleceği, umudu, yaşamın kendisini yakıyoruz.
Ve bunu yıllardır durduramıyoruz.
Kim Söndürecek Bu Yangınları?
Devletin elinden geleni yapması şart:
Yangınla mücadelede teknoloji artık en önemli silah.
Yangın söndürme uçakları,
yüksek taşıma kapasiteli helikopterler,
termal kameralarla donatılmış gözetleme sistemleri,
insansız hava araçları (İHA’lar),
yerli üretim yangın erken uyarı sistemleri
ve karadan alevlere karşı koyan arazözler, iş makineleri ve binlerce gönüllü…
Evet, bunlar lazım.
Ve evet, bunlar da çoğu zaman yetmiyor.
Çünkü yangına ulaşmak değil,yangını çıkmadan durdurmak esas olandır.
Bu sadece teknolojik bir mesele değil.
Bu bir kültür meselesidir.
Her Fırsatta Suçlamak Değil, Önce Kendimize Bakalım
Her fırsatta hükümeti suçlamak kolay.
Devleti, belediyeyi, birilerini işaret etmek kolay.
Ama artık başka bir cesaret göstermeliyiz.
Önce kendimizi suçlayalım.
Kendi hatamıza bakmadan başkalarına yüklenmek, bu yangını daha da büyütmekten başka bir işe yaramaz.
Çöpünü ormana atan biziz.
İzmariti söndürmeden doğaya fırlatan biziz.
Yangına değil, gölgelik yere bakan biziz.
Hepimiz sorumluyuz.
Devlet, elbette üzerine düşeni yapmalı. Ama bu toplum da kendine düşeni yapmalı.
Orman yalnızca devletin değil,hepimizin emaneti.
Siz, Gözyaşlarınızda Yangınları Söndürebilir Misiniz?
Yangın çıktığında tweet atıyoruz.
"Üzgünüz" diyoruz.
Fotoğraf paylaşıyoruz.
Ağlıyoruz.
Ama gerçekten soruyorum:
Siz, gözyaşlarınızla bu yangınları söndürebilir misiniz?
Eğer cevabınız "hayır"sa, artık başka bir şey yapmalıyız.
Susmak değil, konuşmak.
Bakmak değil, önlemek.
Beklemek değil, harekete geçmek zorundayız.
Artık Yeter
Her yıl aynı cümleyi kuruyoruz:
“Bir daha olmasın.”
Ama hiçbir şey değişmiyor.
Çünkü sadece üzülüyor, ama unutmaktan vazgeçmiyoruz.
Artık ciğerlerimiz yanmasın istiyorsak;
Vicdanlarımızı ateşe karşı eğitmeliyiz.
Çocuklarımıza sadece ağaç değil, doğa sevgisini de öğretmeliyiz.
Cümlelerle değil, davranışla korumalıyız bu toprakları.
Artık ciğerlerimiz yanmasın..
Ve bu cümle artık bir ezber değil,
bir çağrı, bir uyanış, bir sorumluluk olsun.
Yalnızca ormanlar değil, insanlık yanmasın diye.
Serkan Gürkaş 28.07.2025 03:20 İzmir