Türkiye'de futbol iklimi

Erdal Ata BALCI


Herkesin hemfikir olduğu konu ülkedeki futbolun her açıdan çok kötü olmasıdır. Gerek hakem faktörü gerekse diğer sorunlar bunun en büyük sebeplerindendir. Ama en büyük sorunlardan biri de taraftar ve yorumcu profilidir.

Tribünde yönetiminden bedava bilet alan veya diğer başkan adaylarından destek alanlar hariç diğer taraftar ve yorumcuların çok hatası var.

Takımın teknik direktörü yabancıysa özellikle en ufak bir olumsuz neticede çok sert bir tepki veriliyor ve asla destek olunmuyor.

Taraftarlarda önyargı var yabancı teknik direktörlere karşı.

 " Ligi bilen hoca " algısı çok büyük bir sorun.
Futbolcular açısından da özellikle Türk oyuncularımız her zaman günah keçisi oluyor. Bunun en büyük örneği de Necip Uysal. Gelen oyuncunun profilini bilmeden eleştirmek büyük bir hata. Oyuncunun oyun tarzı farklı olabilir ve bunu kafamızdaki oyuncu yapısına oturtmaya çalışmamız hata olur. Futbol 11 tane yetenekli adamla oynanmıyor. Biz futbolcuyu sadece sahada izliyoruz. Bu işin teknik ve taktiksel antrenmanı, planı, hocanın isteği gibi arka planları var.

" Koşmakta var? Ben de koşarım " ,
" Antrenmanların hepsine çıksa ne olacak? " gibi cevaplar geliyor buna ancak ufak bir hikaye bu durumu açıklıyor.

Beşiktaş - Alanya spor maçında, bitime çok az bir zaman kala  “Javi Montero” oyuna girmek istememiş ve “Necip Uysal” hiç itiraz etmeden oyuna girmişti. Oğuzhan Özyakup aylarca para almadı üstüne kulüp çalışanlarının ve yabancı oyuncuların maaşlarını kendi cebinden ödedi ama hafta sonu maça çıkınca ilk ıslıklanan o oldu. Aynı şekilde diğer takımlarda da taraftarlar hep takımı suçladı ama kimse dönüp kendisine bakmadı.

Jorge Jesus neden başarısız oldu? Taraftar hep önyargılı davrandı çünkü... Lige Türk hoca isteyip ( bu hocaların birçoğu tamamen para kazanma amaçlı bakıyor bu işe )  Başarı isimlerle gelmez.  Sergen Yalçın'ın eleştirdiği Nuri Şahin Borussia Dortmund'ta sakat olduğu dönemlerde Thomas Tuchel'in maç analizi toplantılarına katılıp hem katkı sağlar hem de bir şeyler öğrenirmiş.

 Uzun uzun yazıp sıkmak istemiyorum ama Hennes Weisweiler akademisi var Almanya'da ve girmesi ve mezun olması inanılmaz zor bir akademi burası. Jupp Heynckes, Jürgen Klopp, Joachim Löw, Hansi Flick, Julian Nagelsmann ve yukarıda saydığım gibi daha fazlası… Alınabilecek en büyük kupaları almış bu isimlerin hepsi istisnasız bir şekilde bu akademiden eğitim alarak kariyerlerine yön verdi.

 Türkiye'den kovulan Valerien İsmael bu akademiden mezun olmuş bir teknik direktördür. Tabii ki mezun olmak tek yeterlilik şartı değil, akademinin eğitimine katılıp Bundesliga’da takım yönetmek için daha alt liglerde de takım yönetmiş olmanız ve hâlihazırda bir A lisansına sahip olmanız gerekiyor.  Biz de de emekli olan futbolcuya a lisansı olmamasına rağmen hemen ya genç takım hocalığı ya da süper lig takımlarından biri veriliyor.  Yorumcularımız da " rüzgâr nereden eserse oradan savrulan" türden yorumcular.
Futbola günümüze göre bakmak gerekiyor. Özetle Evrim teorisine göre en güçlü olan değil, değişime en çok uyum sağlayabilen hayatta kalır.